Avustralya maceramızın 3. ayağı olan Whitsundays, Cairns’den kiralık aracımıza atlayıp Airlie beach’e doğru yola koyulmamızla başladı. Yolun uzun olacağını biliyorduk ama beklediğimizden de uzun sürdü, çocuklar için bol bol mola vererek 9 saatlik bir sürüş sonunda varabildik. Öğle yemeği için yol üzerinde, tam yarı yolda olan Townsville’de durduk. Yol boyunca genel olarak şeker kamışı tarlalarından ve çiftliklerden başkaca pek birşey yok. Airlie beach’e vardığımızda hava kararmış, akşam yemeği saati geçmiş ve bizde de pek hal kalmamıştı. 4 gün boyunca kalacağımız Airlie Summit apartments’ı bulup hemen yerleşmeye koyulduk. Otel yerine apartta kalmak 3 yetişkin 2 çocuk için oldukça rahat bir konaklama sağladı bize, hele de karavandan sonra.

  

İlk günümüzün sabahında uyanıp Airlie beach sahiline indik. Ufak bir sahil kasabası olmasına rağmen tüm Whitsundays’e ulaşım buradan kalkan tekneler ve feribotlar ile sağlandığı için oldukça turistik. Whitsundays bölgesi 74 tane adadan oluşuyor. Great Barrier Reef’e ve olağanüstü doğa oluşumlarına yakın olması sebebiyle de çok popüler. Adaların bazılarında konaklama mümkün ama biz Airlie beach’te kalıp adaları günübirlik turlarla gezmeyi tercih ettik. Günübirlik turlar ya da sadece feribot ile ulaşım bile malesef oldukça pahalı. Kişi başı 50 dolar sadece feribot ulaşımına vermek gerekiyor. Kasaba merkezinde genel olarak tüm aktivitelere ilişkin bilgi alınabilecek tur şirketleri var, aklınıza gelebilecek ya da gelemeyecek her türlü aktivite mümkün. Biz 4 günün 2sini ada turlarına, birini hem dalış hem Whitehaven beach gezisine, 1 günü de Airlie beach’e ayırdık. 74 tane adanın tamamını gezmek tabiki de feribotla pek mümkün değil. Eğer bizim gibi Airlie beach’te kalıyorsanız Abel Point’ten kalkan feribotları kullanabilirsiniz.

  

Biz ilk gün öğleden sonra Daydream island’a gittik. Ufacık sevimli bir ada, üzerinde bir resort var, plaj ve havuzu kullanabiliyorsunuz. Plaj tamamen kırık mercan parçalarıyla kaplı. Henüz ince beyaz kuma dönüşümünü tamamlamamış bu sebeple de ayağa batıyor yürümek zor. Deniz de yine çok berrak değil ama resortta bulunan köpekbalığı ve stingray yaşam alanı çocukların baya ilgisini çekiyor. Dinlenmek için güzel sakin bir ada. İkinci günün sabahında 1,5 saatlik Great Barrier Reef deniz uçağı turuna katıldık. Kesinlikle yaşanması gereken bir tecrübeydi. Çünkü reefi ve olağanüstü doğa oluşumlarını görmek için tepeden kuşbakışı bakmak şart. Ayrıca çok meşhur Heart Reef’de tam olarak burada ve pilotlar tam görülecek şekilde üzerinden geçiyorlar.

   

Tur sonrasında günümüzü Airlie beach’te geçirdik. Airlie kasabasının sahilinde lagoon denen yapay plajda (aslında havuz ama kesinlikle gerçek bir plaj gibi) vakit geçirdik. Çocuklar için ideal. Daha sonra da kasabadaki dükkanları gezdik. Sahildeki Meksika restoranı akşam yemeklerimizin vazgeçilmezi oldu.  Ertesi gün dalış ve Whitehaven beach turuna katılmak için erkenden kalktık. Teknemiz beklediğimizden ufaktı. Aslında Kaş’ta ya da Bodrum’da dalışa gittiğimiz herhangi bir tekneden farkı yoktu. Oldukça da kalabalıktı ama rahat ettik. Tekne ve dalış ekibi Yeni Zelanda’lı ve oldukça eğlenceli tiplerdi. Tur katılımcıları genelde avrupa ve amerika’dan tatile gelenlerden oluşuyordu. Dalış noktasına varmak 1 saat kadar sürdü, yaptığımız dalış, su çok bulanık olduğu için çok keyifli değildi ama 3,5 yaşındaki oğlumuz için ilk kez dalış kıyafeti ve palet giymek tabi oldukça büyük bir deneyimdi çok da hoşuna gitti. Ufaklık da ancak simitiyle yüzmekle yetindi.

  

Teknede yenen öğlen yemeği sonrasında Whitehaven beach’e hareket ettik. Hayatımda gördüğüm en ama en değişik plaj oluşumu orada gördüm. İnternette görüp görüp hayran kaldığım beyaz ötesi kumsalı görmek üzere teknemiz kıyıya yanaştı. Önce zodiac ile kıyıya çıktık. Daha sonra 30 dakikalık bir yürüyüş ile Whitehaven beach’e tepeden bakan bir noktaya çıktık ve sonra da 15 dakika daha yürüyerek kumsala ulaştık. Kumsal çok geniş bir alan. Turla gidince sadece 1 saatimiz vardı ve yürüyebildiğimiz kadar yürüyüp fotoğraf çektik. Suyun içinde yavru köpekbalıkları ve stingrayler ayağınızın dibinde dolanıyor. Biraz tedirgin edici olsa da değişik bir deneyim. Yorucu ama güzel bir gün sonunda teknemize binip Airlie’ye geri döndük.

Muhteşem bir gün batımı manzarasında karaya ayak bastık 🙂

  

 Ertesi gün yani son günümüzde Abel Point’ten feribot ile Hamilton island’a gittik. Daydream’e göre daha büyük bir ada, limandaki kafelerde birşeyler yiyip vakit geçirebilirsiniz. Adada ulaşım için ringler (yani sürekli turlayan otobüsler) var onlardan birine atlayıp bir Resorta gidebilir ve plajda vakit geçirebilirsiniz. Plajda sadece yan gelip yatabilir, yürüyüş yapıp fotoğraf çekebilir ya da her türlü su sporunu yapabilirsiniz. Biz tüm günümüzü Hamilton’da geçirdik.

Whitsundays ile ilgili dikkatimizi çeken bir diğer konu da bizdeki güvercin gibi ortalıkta Kakatu denen bir tür papağanın bulunması. Oldukça da insancıllar ve yemeğinize hemen ortak oluyorlar. Ama beslememek gerektiğine dair her yerde de uyarılar var.

  

Whitsundays’de geçirdiğimiz yoğun 4 günün ardından Sydney’e Hamilton island’daki havaalanından kalkan direk uçuş ile döndük. 

Eğer bir gün tekrar Avustralya’ya gidecek olursak Melbourne, Tasmanya ve yeni Zelanda’yı görmek üzere listemize koyarak ayrıldık oralardan 🙂

Defne