Bir 1957 Chevrolet 3100 öyküsü

by yaww

Apache Pikaplar zor bulunur, diğer klasikler gibi değildir. Horlanmıştır, bozulmuştur, değiştirilmiştir; veya dokunulmamış ama Anadolu’da kapalı bir yerde, bir ahırda gözlerden uzak çürümektedir.

1995 yılında Aksaray’da dere yatağında bulup almıştım bir 56 Chevrolet 3100 pikap. Öğrenciydim, ikinci klasiğimdi, güzel de toplamıştım. Ama ODTÜ’ye gidip gelebileceğim bir yeni araba lazım olunca ayrılmıştım ondan. O zamandan beri de aklımdaydı.

Yıl 2011, kafaya fena taktım, 60 öncesi bir klasik pikap bulmalıyım. Bütün forumlara, Facebook gruplarına yazdım “ne olur bana pikap bulun”. Yetmedi, seri ilan verdim Anadolu baskısına 1 hafta, 50’li yılların pikabı aranıyor diye. Herkes aradı biz de 72’si var, 85’i var, 69’u var diye. Bir tane çıkmadı. Sonra Bülent Bey’e sordum, dergiye ilan vereceğim pikap arıyorum, kaç lira diye…

Tam o sırada Facebook’ta bir fotoğraf gördüm Bekir arkadaşımız Niğde’den koymuş gruba. 1957 Chevrolet 3100, Ankara plaka. Hemen yazdım, sordum. Öğrendim ki fotoğrafı yıllar önce Ankara-Çubuk ilçesinde çekmiş. Sahibi satmıyormuş ama bir yandan da yeni aldığı Doblo’sunu garaja çekmiş, bizim 57’yi de sokağa atmış. Ama Bekir kardeş, ne adres ne telefon biliyor, Niğde’de. Sonra herkes yorum yazdı bana, “ooo biz çok uğraştık, satmıyor”, “Yavuz Bey, piyasa artık sizin 18 yaşındaki zamanınızdaki gibi değil”. Ama bir kişi de otomobil şu adreste demiyor, klasikçi dayanışması(!).

Fotoğraftaki plakadan adresi sorguluyoruz, gidiyoruz, çoktan yıkılmış, koca bina olmuş. Zillere basıyoruz, Mehmet Amca’yı bilen tanıyan yok. Bir Cuma sabahı, artık kafam bozuldu, atladım benim 55’e, fotoğrafı da telefonuma yükledim, düştüm Çubuk yollarına. Esenboğa Havalimanı’nın yanında hep Çubuk tabelası görürdüm de o kadar uzak olduğunu bilmezdim. Çubuk’a varınca gösterdim ilk Çubuk’luya fotoğrafı. Yerde parke taşları var. Dedi ki, bu olsa olsa şu köydedir. Bastım o köye gittim, o köydeki başka köye gönderdi, oradaki başka köye. Saatler böyle akıp giderken, yolda kötürüm bir amca el etti. Durdum, zar zor ‘55’e bindirdim, biraz da zor oldu, içimden durmasamıydım da dedim. Ama işte iyilik edersen iyilik bulursun demişler ya. Yolda amcaya da göstereyim resmi dedim. “Ben bu arabayı şu petrol istasyonunun orada gördüm” demez mi?

Amcayı bıraktıktan sonra hemen gittim istasyona, istasyonun adı pikabın sahibi Mehmet Amca’nın soyadı ile aynı. Mehmet Amca da akrabalarının benzinliğinde oturuyor. Oturduk bir çay içtik. “Amca satar mısın?” dedim, “olur niye satmayım?” dedi. Gittik baktık. Bizim ’57 arıza çıkarınca artık Mehmet Amca sıkılmış, yerine bir Doblo alıp, ‘57’yi de güzel paketleyip, arka bahçesindeki çatının altına saklamış. Görünce, ne kadar iyi durumda olduğuna inanamadım. Mehmet Amca ikinci sahibiymiş, 1960’ta almış, o gün bu gün ticarette kullanmış.

 

 

DSC08460

Hemen anlaştık, ertesi gün notere gidip satışını aldık. Çekiciye yükleyip götürdük Rally Oto’ya. Bağladık aküyü, baktık ki marş motoru kilitlenmiş, söktük temizledik, sonunda çalıştırdık ihtiyarı. Ama sürpriz o ki, yatak vurmaya başladı. O anda anladım Mehmet Amca’nın sevdiğinden niye vazgeçtiğini.

Bundan sonrası hepimizin yaşadığı maceralar. İndirdik motoru, eksiklerin, arızaların sonu gelmedi, neredeyse her şeyi değişti, onarıldı. Bir yandan da kaportası, boyası başladı. Internet’te daha pikabı almadan cart mavi bir renk görmüştüm, âşık olmuştum. Diğer renklere bakıyorum, hiç cazip gelmiyor. Kırmızı güzel ama zaten benim ’55 kırmızı. Bir de güzel sarı buldum, sonra koydum grubun Facebook sayfasına oylamaya. Nerede oylama yapsam, kime sorsam, sonu. Az farkla ya Mavi ya Sarı oluyor.

Sonunda burnumun dikine gidip şeker mavisine boyatmaya karar verdim. Bir sürü parçayı gidip ABD’den kendim getirdim, tampon gibi taşıyamayacaklarımı da ithal ettirdim. 1957’lerin her modelinde radyo yok, benimkinde de yoktu, ama radyo bölümünün sacını alıp, oraya kaynattık, böylede Şahin pikabımız radyolu Doğan’a dönüştü. Bütün düğmelerini, aksesuarlarını yeniledik. Büyük bir zevkle de hepsini monte ettik.

 8 9

 

Arka kasayı ahşap yaptırmadım, çünkü ahşabı korumak için bu sefer kasaya branda yaptırmanız gerekiyor. Öyle olunca da branda ile kapattığınız bir kamyonetle geziyorsunuz. Onun yerine üzerinde bulunan saç kasa zeminini boyatıp bırakmayı tercih ettim.

Bir de resimlerde görmediğiniz, ama klasikçilerin hayalini hep kurduğu bir dış güneş siperliği getirttim. Yakında boyanacak, onu da ön cama monte edince şık bir ‘57miz olacak.

Daha önceki ’56 pikabım yerden 4 ileri vitesti. Bu ise koldan 3 ileri. Pikaplarda otomatik vites üretilmiş deniyor, ama ben hiç denk gelmedim. Diferansiyel oranı çok düşük olduğundan, en üst viteste bile zar zor 80 km. hıza ulaşıyorsunuz.

Ocak ayında başladığımız macera, Eylül ayında tamamlandı ve yollara düştüm. Beklediğimden çok daha konforlu ve dengeli bir otomobil oldu. Belki de hurdaya gidecek bir klasiği kazandırmış olduk memleketimize.

Bu yazıyı tembelliğimden 2 ay geciktirdim. Şimdi New York uçağından yazıyorum sonunda, bu seyahat ile diğer eksikleri de tamamlayıp yaza hazır edeceğim.

 

1955-1959 Chevrolet Pikaplar 

1957timeline

1955-1959 yılı modelleri Chevrolet’in devrim yarattığı Chevrolet Task Force yıllarına denk gelir, bundan önceki yılların tasarımları Chevrolet Advance Design olarak anılır. Hem otomobilde hem de pikaplarda 1955 yılından itibaren hem yürüyen aksamda hem de tasarımlarda devrim sayılacak yenilikler yapılmış ve bu yılların araçları yüksek satış rakamlarına imza atmıştır.

Birçok markanın üstten sübaplı V8 motorunu modellerinde uygulaması ile 1950’li yılların başında Chevrolet zirveden inmiştir. O yıllarda üsten sübaplı V8 motorlar tüm lüks otomobillerde varken, sadece Chevrolet ve Plymouth gibi ucuz markaların bu teknolojiyi yakalaması 1955 yılının ikinci yarısını bulmuştur. Bu teknolojide Ford’u bir yıl gecikmeli takip ettiğini söylemek doğru olur, ancak Chevrolet geride kaldı denemez. Çünkü Chevrolet’in yeni 265 Cuin V8 motoru, Ford’un Y motorunu piyasadan silip zirveye yeniden yerleşmiştir.

1955 2nd series pikaplarda, endüstri için bir ilk olan tek parça ön cam üretilmiştir. GM’un bir yıl önce Motorama Fuarı’nda Konsept Buick LeSabre’de uyguladığı bu stil çok ilgi çekmiştir. Ayrıca 12 V elektrik sistemi, farlara siper olan çamurluklar, anahtarlı kontak, tubeless lastikler, opsiyonel büyütülmüş arka cam, overdrive vites kutusu, hidrolik fren ve direksiyon ve V8 motor seçenekleri 1955 yılına imza atmıştır. Modelleri: H2 ½ ton, M2 ½ ton longbed, J2 ¾ ton, L2 1 ton

1956 yılında daha geniş ön amblem ve son kez kullanılan ızgara tipi ön panjur dikkat çeker. Ön amblemde V8 motorlar için V yer alır. Modelleri: 3A 1/2ton, 3B 1/2ton longbed, 3E 3/4ton, 3G 1ton.

1957 yılında aynı otomobilde olduğu gibi kaputta iki metalik çıkıntı vardır ve yan amblemler ovalleşir, panjur artık ızgara şeklinde değildir. Bu yıla kadar olan modeller stepside denilen basamaklı kasadan oluşur. Modelleri 1956 ile aynıdır. 1957 yılı ortasında ilk 4×4 pikaplar piyasaya sürülmüştür.

1958 yılından sonra pikaplar Apache olarak anılmaya başlanır. Fleetside denilen düz arka kasa, dört far, panjura gömülü park lambaları 1958-1959 yılında gelen yeniliklerdir. Ayrıca ilk defa opsiyonel olarak klima satışa sunulur. Modelleri 1956 ile aynıdır. 1959 yılında 283 cuin motorun gücü 230 HP’ye çıkarılarak adı Turbo-fire olarak değiştirilmiş, ve bu motor Sedan Delivery ve El Camino modellerinde kullanılmıştır.

Pikaplar 235 cuin 6 silindir (123HP), 265 (132HP) ve 283 cuin V8 silindir (1957’den itibaren, 160HP) motorlar ile satışa sunulmuştur. Ayrıca 265 cuin motor opsiyonel 4 bare karbüratör ile 205HP güce ulaştırılmıştır.

Vites kutusu opsiyonları ise 3 ileri senkromeçli manuel (opsiyonel overdrive ile), 4 ileri otomatik ve 4 ileri senkromeçli manueldir. Ayrıca 1955-1959 yılları arasında %30 daha pahalıya satılan Cameo modellerinin arka kasası fiberglastan üretilmiştir.

Bundan sonraki yıllarda ise C/K Serisi pikaplar Task Force serisi pikapların yerini almıştır.

Benzer

Yorum yaz